“Acilen Cumhurbaşkanlığı’na bağlı, liyakatli isimlerin görev yapacağı bir Siber Güvenlik Teşkilatı’na ihtiyaç var. Ayrıca önemine göre tüm özel ve kamu kurumlarının da siber güvenlik açısından denetlenip, önlem alınması icap ediyor.” Bu satırlar 20 Eylül 2024’teki yazımdan. Elbette siber güvenlik mevzusunu ele alan, Türkiye’deki dağınık siber güvenlik önlemlerine ve kurumlarına dikkat çeken başka yazılarım da oldu. Akabinde güzel gelişmeler olmaya başladı.
Devletin en tepe noktasındaki kişi, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) bilgi ve birikimi olan, tam bir devlet adamı hassasiyetiyle konulara yaklaşıp, çözüm üreten Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, benim de tarif ettiğim üzere Cumhurbaşkanlığına bağlı yeni bir Siber Güvenlik Başkanlığı kurulacağını duyurdu. Bu önemli bir adımdır. Ülkemizin zaman kaybetmeden hizmete sokması gereken bir kurumdur. Bu sebeple Sayın Yılmaz’ı böylesine önemli bir konuya gösterdiği hassasiyet sebebiyle kutlamak gerekir.
Ayrıca Cumhurbaşkanlığı’na bağlı olarak hizmet verecek ‘Ulusal Ulaşım Güvenlik Başkanlığı’na da ihtiyaç var. Kara, hava, raylı sistem ve deniz taşımacılığında yaşanan kazaları, ulaşım sistemlerini ve araçlarını denetleyecek ve yönlendirecek bir başkanlık olmadan ülkemizin iyi bir ulaşım hizmetine kavuşması zor görünüyor. Çünkü aynı bakanlık çatısı altında hem lisans veren, ulaşım sistemleri yapan hem de herhangi bir hadise anında araştırıp, rapor hazırlayan kurumlardan sağlıklı sonuçlar çıkmıyor.
ABD’nin Ulusal Ulaştırma Güvenliği Kurulu / NTSB (The National Transportation Safety Board) gibi bir oluşum gerekiyor. Aksi halde yol, havaalanı, liman, raylı sistemlerin yapım hatalarını hiçbir zaman konuşuyor olamayacağız. Sadece kaza anlarında hangi araçların ne tür hadiselere karıştıklarını ve sorumlu isimlerin kimler olduğunu tartışmaya devam edeceğiz. Kazalarda ulaşım sistemlerinin ve araçların rolünü, bunlara lisans veren ve denetleyen kurumların aynı olması sebebiyle inceleyip gerçeğe ulaşma şansımız olmayacak.
Cumhurbaşkanlığına bağlı, herhangi bir bakanlıkla ilgisi olmayan yeni bir Siber Güvenlik Başkanlığı oluşturulması ufuk açıcı olacaktır. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz gibi kurumlar arası ilişkileri ve devlette yapılanmayı iyi bilen bir ismin öncülüğünde böyle yapılanma sayesinde ülkemiz birçok sorunu kısa yoldan çözecektir.
SOCAR, ÖİB, Maliye ve Hazine Bakanlığı…
Galiba son zamanlarda yazılı olarak cevap verilmesinden imtina edilen bir konu da SOCAR ve PETKİM hakkında gündeme getirdiklerim. SOCAR yetkilileri bu mevzuyu PR şirketi aracılığıyla bile sözlü olarak izah edemiyorlar.
SOCAR ve PETKİM konusunda Cumhurbaşkanı Yardımcı Cevdet Yılmaz ile Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’in ilgisini özellikle istirham ediyorum. Çünkü Maliye Bakanlığı’na bağlı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) PETKİM’de altın hisseye sahip, ÖİB’in başındaki isim de yönetim kurulu üyesi, ama 7 fabrikasının neden kapalı olduğunu izah eden yok.
SOCAR, 2018 yılında PEKİM’e entegre şekilde inşa edilen STAR Rafineri ile petrokimya-rafineri entegrasyonunun Türkiye’deki tek örneğini hayata geçirdi. Sevindik. Şimdi ise PETKİM kapanmanın eşiğinde. SOCAR yetkilileri, halka açık PETKİM’in üretim kapasitesini neden üçte bir oranına düşürdüklerini bir türlü açıklayamıyorlar.
PETKİM’de 7 fabrika uzun süredir çalışmıyor. Kapalı. Üretim yapılmıyor. Dolayısıyla üretilmeyen ürünler, cari açığı büyüterek, ithal ediliyor. Türkiye ekonomisinin en fazla üretime ihtiyaç duyduğu bir zamanda PETKİM’de fabrikaların neden kapalı olduğunu anlama konusunda Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’ten destek bekliyorum.
Ne zaman tekrar üretime geçeceklerinin bilinmediğini uzun süredir yazıyorum. Bu konuda tek bir satır açıklama yapan olmuyor.
Turkcell üçüncü çeyrekte ne kadar zarar etti?
Turkcell’in 2024 yılına ait 3’üncü çeyreğe ilişkin finansal sonuçları kamuoyunda önemli bir tartışmaya sebep olmuş. Turkcell yönetiminin kâr diye açıkladığı tablo detaylı incelediğinde aslında zarar ettikleri ortaya çıkıyor. Ben de bu hususu geçen hafta bu köşede, “Turkcell’i zarardan Ukrayna kurtarmış!” başlığı altında irdeledim.
Geçen haftaki yazımdan kısa bir özet:
Turkcell yönetimi de üçüncü çeyrek rakamını izah ederken, 14,3 milyar TL kârını varlık satışının katkısıyla yaptığını zaten söylüyor. Çünkü Eylül 2024’te şirket kasasına giren 524,3 milyon dolar, Ukrayna’daki Lifecell’in varlık satışından gelmiş. Bu varlık satışı yaklaşık 17,9 milyar TL’ye tekabül ediyor. Yani 3’ncü çeyrekte kâr diye açıklanan rakamdan fazla varlık satışı söz konusu. Bu satış olmasa Turkcell, yaklaşık olarak 3 milyar 600 milyon TL zarar açıklamış olacaktı.
Bu yazım sebebiyle Turkcell’in PR şirketi aradı. Turkcell yönetiminin bana sözlü mesajı olduğunu belirterek şu notu iletti: “Turkcell üçüncü çeyrekte aslında 3,1 milyar TL kâr etti. Bu detayı Güntay Beye ilet.”
Elçiye zeval olmaz. Notunu aldım. Ancak söz uçar yazı kalır. Bu sebeple noktasına virgülüne dokunmadan yayınlayacağım uzunlukta ve üslupta yazılı bir açıklama göndermelerini talep ettim. Henüz bir şey gelmedi. Turkcell’in zararı kâra çevirme yöntemini anlayabilmiş değilim. Bakalım yazılı olarak izah edebilecekler mi?
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.