
Türkiye son günlerde meçhul drone’larla test ediliyor. Çeşitli sınıflarda ve özelliklerdeki drone’lar, sadece ülkemizin değil dünyanın da uğraştığı en önemli problemlerden biri. Ülkemizin övünç kaynağı Bayraktar TB2’lerin Rusya–Ukrayna savaşında oyun değiştirici rol oynamaya başlamasından sonra savaş stratejilerinde yeni bir sürece girildi. İnsansız Hava Araçlarının (İHA) bir savaşta konvansiyonel harp platformları karşısında neler yapabileceği; tank, zırhlı araçlar ve gemiler karşısındaki etkinliği modern dünyada farklı bir dönemi başlattı.
Şu an siz bu satırları okurken, Rusya’dan Ukrayna’ya ve Ukrayna’dan Rusya’ya binlerce drone gönderildiğini düşünebilirsiniz. Rusya’nın sadece bir günde 10 bin, Ukrayna’nın da 7 bin adet çeşitli büyüklük ve özelliklerdeki drone’u karşılıklı olarak birbirlerine karşı kullandıkları biliniyor. Maliyet etkin olan bu drone’lar bazen çok büyük hasarlara ve güvenlik endişelerine sebep oluyor. Çok iyi korunduğu ifade edilen Moskova’nın merkezine kadar ulaşan drone’lara bile şahit olunuyor. Dolayısıyla günümüzde hiçbir ülkenin çeşitli vasıflardaki drone’lar karşısında kesin bir çözümü maalesef yok. En fazla belli tesisler ve bölgeler ancak belirli ölçülerde korunabiliyor. ABD Devlet Başkanı Trump’ın yabancı (Çin) drone’lara yasak getirmesinin en önemli gerekçesi kontrol edilememeleri…
Türkiye’ye yönelen insansız hava araçlarına da dünyanın yaşadığı bu sorun çerçevesinde bakmak gerekiyor. Hava savunma sistemleriyle tespit edilebilenler olduğu gibi, yer yüzeyine çok yakın uçan küçük araçları kontrol altına almak maalesef çok zor. Bu sebeple eleştirilerde ifrat ve tefrit çizgisinde olmamak gerekir. Tespit edilen bir İHA sonrası “tam anlamıyla başarılıyız” denemeyeceği gibi, sınırlarımızın içine kadar fark edilmeden girenler karşısında da “neden hava savunma sistemimiz yakalayamadı?” eleştirisi de doğru değildir. Yukarıda da dikkat çektiğim üzere drone veya özellikle küçük İHA’lar dünyanın ortak meselesi…
SYS Grup Genel Müdürü Utku Aral ile bir araya geldiğimde, özellikle Ukrayna–Rusya savaşındaki yeni konsept savaş stratejilerini yakından takip ettikleri için gelişmeleri sordum. Yukarıda aktardığım bilgilerin bir kısmını da Aral’dan aldım. Utku Aral, böylesine drone etkin bir hava sahası altında, açıkta görev yapan bir tankın en fazla bir saat dayanabildiğini, zırhlı kara araçlarında ise bu sürenin daha da düştüğünü söyledi. Ayrıca bir insanın kullanabileceği ölçekteki her hava aracının “insansız” olarak sahaya sürüldüğü düşünülmemeli. Eğlence ve hobi amaçlı geliştirilen drone’lar ile askeri İHA’lar birbirine karışmış durumda. Duruma, konuma ve amaca göre maliyet etkin araçlar geliştirilip kullanılıyor; aynı anda yüzlercesi tek bir hedefe yönlendirilebiliyor.
Karadeniz bölgesinden Türk hava sahasına giren bir İHA, F-16’lar tarafından kontrollü şekilde düşürüldü. Hangi ülkeye ait olduğuna dair bir bulguya rastlanmadı. Kocaeli’de düşen İHA’nın ise Rus yapımı Orlan-10 tipi keşif-gözetleme İHA’sı olduğu açıklandı. Balıkesir’de çiftçiler tarafından bulunan İHA’nın hangi ülkeye ait olduğu ise anlaşılamadı; ancak Rus İHA’sı olabileceğine dair bazı bulgular olduğu iddia edildi. Uluslararası ilişkiler açısından bakıldığında, bu tür kontrolsüz İHA’ların durumunu düzenleyen bir hukuk yok. Kime ait olduğu tespit edildiğinde ise “Yanlışlıkla gitmiş veya kontrolden çıkmış olabilir” gibi savunmalar yapılabiliyor.
Roketsan’ın hava savunma sistemleri ile Aselsan’ın elektronik harp ve anti-drone teknolojilerinin, yaşadığımız dönemin problemlerine bakıldığında ne kadar değerli olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. İyi tarafından bakıldığında ise Türkiye’nin hava savunma ve anti-drone sistemleri, ihracatta yeni pazarların önünü açabilir.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.











