Haziran’ın ilk haftası Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği – IATA’nın yıllık genel kurul toplantısı için Yeni Delhi’ye vardığımda Pakistan-Hindistan gerilimi sıcaklığını koruyordu. Pakistan’ın düşürdüğü Hindistan savaş uçakları gündemdeydi. Türkiye’nin insansız hava araçları (İHA) başta olmak üzere çeşitli teçhizatları Pakistan’a sağladığını iddia eden Hindistan, düşürülen savaş uçakları için adeta suçlu arıyordu.
Düşen savaş uçaklarının tartışıldığı gelişmelerin üzerine Air India’ya ait Boeing 787 Dreamlineruçağının 12 Haziran’da düşerek 260 kişinin yaşamını kaybetmesiyle Hindistan atmosfer değişti. Çünkü ilk etapta anlam verilemeyen çok ilginç bir kaza gerçekleşmiş ve adeta havacılık dünyası da şok olmuştu. Hafta sonu ortaya çıkan Air India’nın 171 sefer sayılı uçağın düşmesine ilişkin soruşturmanın ön raporunda ise araştırmacıları da şaşırtan tuhaf, ürpertici bulgular ortaya çıktı.
Pilotaj mı, teknik arıza mı?
Ön raporda motorlara giden yakıt akışının kesildiğinin tespit edilmesi üzerine, okların pilotlara çevrilmesi üzerine Hindistan’da üretici firmayı eleştirerek tüm Boeing 787 ve 737 tipi uçakların yakıt anahtarlarının kontrol edilmesine karar verildi. Bu defa Hindistan, tartışacak, eleştirecek başka ülkeler bulmuş oldu.
Uçak kalkıştan sadece birkaç saniye sonra, yakıt kontrol anahtarlarının ikisinin de aniden “kesme” konumuna geçtiği ve motorların yakıtsız kalmasının güç kaybına neden olduğunun ortaya çıkması taraflar arasında karşılıklı açıklamalara sebep oldu. Uçak düşmesinden yarım saat sonra, Habertürk TV’de yaptığımız değerlendirmelerde de uçağın güç kaybı yaşadığını, havada tutunamadığını belirtmiştik. Ama bizimkisi dışardan, tahmini bir değerlendirmeydi. Nedenlerini bilemiyorduk. Nasıl bir neticeyle karışılacağımızı merak etmeye başladık.
Uçaklarda yakıtı “kesme” konumuna geçirme işlemi genellikle inişten sonra yapılan bir işlem olarak biliniyor. Peki ama uçağın kalkış anında böyle bir hadise neden yaşanmış olabilir? Kokpit ses kaydında, bir pilotun diğerine neden “kesme” yaptığını soruyor, diğer pilot bunu kendisinin “yapmadığını” söylüyor. Kayıtta kimin, ne söylediği detayları verilmiyor, ama kalkış sırasında yardımcı pilotun uçağı kumanda ettiği, kaptan pilotun ise izlemede olduğu belirtiliyor.
Ahmedabad Havalimanı’ndan havalandıktan 40 saniyeden az bir süre sonra düşen Boeing 787 halihazırda dünyanın en teknolojik uçağı olarak hava aracı kazaları arasında da ilginç ve şaşırtıcı hadiseler arasına girmiş oldu. Henüz kazanın nasıl gerçekleştiği tam olarak bilinmiyor. İlk bulgular motora giden yakıtın kesilmiş olması sebebiyle güç kaybı yaşayıp düştüğü yönünde.
Araştırmacılar, kalkıştan hemen sonra neyin yanlış gittiğini anlamaya çalışıyor. Bu amaçla enkaz, kokpit ve uçuş kayıt cihazları (kara kutular) detaylı şekilde inceleniyor. 15 sayfalık ön kaza raporunda yer alan ilk bilgiler henüz kazayı tam olarak aydınlatmaya yetmiyor.
Uçağın üreticisi Boeing, motorların imalatçısı General Electric (GE),uçağın tescilli bulunduğu Hindistan’ın Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, ABD ve kazanın incelendiği İngiltere’den yetkililer ile Air India ekipleri tarafından yürütülen soruşturma da birçok soruya cevap aranıyor. Çünkü yakıt “kesme” kolunun uçuş esnasında kilitli tutulduğu ve kazayla devreye girmesinin söz konusu olmadığı, hatta buna göre tasarlandığına dikkat çekilerek yaşanan hadiseye anlam veremiyorlar.
Uçaklardaki bu güvenlik önlemi sadece Boeing 787’lerde değil tüm yolcu uçaklarında kullanılan, yıllardır test edilmiş güvenli bir sistem olarak biliniyor. Bu durumda kim müdahale etmiş olabilir? Pilotlardan hangisi hatalı işlem yapmış olabilir? Kazayı inceleyen taraflardan; ABD ve İngiltere ile batılı uzmanlar pilotları işaret edecek şekilde kuşkularını dile getiriyor. Hindistan tarafı da üretim hatası olabileceğine dikkat çekerek, bu eleştirilere cevap veriyor ve Boeing’i suçluyor. Tartışmalar başlamış olmakla kalmadı. Hindistan,bir adım daha atarak ortada somut bir şey olmadan Boeing 787 ve 737 uçaklarını, kendi havacılık otoritesinin kararıyla yere indirdi.
Konuyu biraz daha detaylandıralım. Uzmanlar, “Tek bir el hareketiyle iki düğmeyi birden çekmek neredeyse imkânsızdır ve bu da kazara açılma olasılığını azaltır” değerlendirmesini yapıyorlar. Zaten kazayı ön rapor çerçevesinde ilginç hale getiren de bu gelişme.
ABD’nin Ulusal Ulaşım Güvenlik Kurulu – NTSB’nin (The National Transportation Safety Board) eski genel müdürü Peter Goelz de pilotun uçuştan saniyeler sonra yakıt düğmesini kapatmış olması gibi bir bulgunun ortaya çıkmasının rahatsız edici olduğunu söylüyor. Ön raporu inceleyen bazı uzmanlar ise kokpitteki hangi pilotun yakıt “kesme” anahtarını devreye soktuğu veya iki motoru besleyen vanaları kapattığını merak ettiğini belirtiyor. Daha net ifadeyle bir tarafta kazaya kokpit ekibinin neden olduğu yönündeki görüş ağırlık kazanıyor. Fakat halen daha ses kaydından başka henüz somut bir delil yok.
Kokpitlere görüntü kaydedici konabilir
Pilotların sesleri kaydeden Cockpit Voice Recorder’den (CVR) kimin, ne yaptığı anlaşılmadığından teknik verileri kaydeden diğer kara kutu; Flight Data Recorder’ın (FDR) hadiseyi aydınlatması için araştırmalar devam ediyor. Ayrıca kokpitteki seslerin de kime ait olduğunun eşlemesinin yapılabilmesi için pilotları tanıyanlardan destek alınacağı ifade ediliyor.
Kazayı aydınlatmak için ses kaydının yeterli olmadığı, kokpitte pilot hareketlerinin de önemine daha önce dikkat çeken NTSB‘nin önerdiği “kokpit video kayıt” cihazlarının da kaza yapan uçaklardaki hayati rolüne dikkat çekilmeye başlandı. Bu kazadan sonra kokpitte görüntülü kayıt dönemi de başlayabilir.
Ön raporda, pilotların ve diğer uçucu ekibin alkol metre testlerinden geçtiği ve uçuşa uygun oldukları belirtiliyor.Mumbai‘de görevli pilotların, uçuştan bir gün önce Ahmedabad’a vardığı ve dinlenmek için yeterli zamanlarının olduğu ifade ediliyor.
Kazaya neden olarak ortaya çıkan ilk bulgu; ilginç yakıt “kesme” hadisesinin daha önce herhangi bir uçakta yaşandığı rapor edilmiş değil. Hindistan Uçak Kazaları Soruşturma Bürosu yetkilileri ise uçağın elektronik kontrol ünitesindeki bir sorun nedeniyle anahtarların kendiliğinden devre dışı kalıp/kalmayacağını merak ettiklerini belirtiyorlar. Yani pilotlar değil de herhangi bir teknik durumun buna sebep olma ihtimalinin araştırılmasını istiyorlar.
Uçakta aynı anda çift motor arızası yaşanmasının olası bir nedeninin yakıt kirliliği olduğu gündeme gelmişti. Ön raporlar bu ihtimalin şimdilik elendiği belirtiliyor. Ancak uçağın Ram Hava Türbini-RAT’ın (Ram Air Turbine) devreye girmiş olmasının da büyük bir sistem arızasının açık bir işareti olduğu, iniş takımlarının da bu sebeple açık pozisyonda yani gövde içine çekilmemiş olmasına neden olabileceğini de yine Hintli uzmanlar gündeme getiriyor.
Boeing 787 Dreamliner’daki RAT, acil durum yedek jeneratör görevi görüyor. Uçuş sırasında her iki motor da güç kaybettiğinde veya hidrolik sistemlerde kritik derecede düşük basınç kaydedildiğinde otomatik olarak devreye girerek, temel uçuş sistemlerini çalışır durumda tutmak için sınırlı güç sağlıyor.
Düşen Boeing 787’de iniş takımlarının neden gövde içine çekilmediğini araştırıp, değerlendiren Hintliuzmanlar bir ihtimal olarak başka büyük teknik arızaların buna sebep olabileceğini ileri sürüyorlar.
Ön rapordan sonra Hintli uzmanlar ile ABD’li araştırmacıların değerlendirmeleri birbiriyle pek örtüşmüyor. Hintliler kendi pilotlarını savunup, uçakta bir teknik arıza olabileceğine işaret ederken, ABD’liler özellikle kokpit ses kaydının önemli bir bulgu olduğunu ve hangi pilotun yakıt “kesme” anahtarına müdahale ettiğine odaklandıkları dikkat çekiyor.
ABD tarafı kazanın pilotaj olabileceğine, Hintliler ise teknik arıza sebebiyle uçağı düşme ihtimaline dikkat çekiyorlar.
Anlaşılan kazayı tam olarak aydınlatacak bulgular ortaya çıkıncaya kadar Boeing, GE, ABD ve İngiltere’den kazayı araştıran yetkililerle, Hindistanlılar arasında bir süre bu tartışma yaşanacak.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.