“Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.” (“Unutkanlık insan hâlidir.”)
(Muallim Naci).
“İlmi, yazı ile kaydedin.”
(Ali bin Ebî Bekr bin Süleymân el-Heysemî, Mecme‘u’-zevâid).
İnsan hafızasının unutkanlığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle unutmamak için not tutmak gerekir. Etkili not tutma yöntemlerini öğrenerek, bunu yaşantımızda uygulamamız iş ve sosyal hayatımızda bizlere katkı sağlar. Çünkü insan ne kadar zeki olursa olsun unutma potansiyeli vardır. Bunu önlemek için en etkili yolun, anlaşılır notlar tutmak ve bu notları ihtiyaç hâlinde kullanmak olduğunu bizzat deneyimlediğimi dile getirmek isterim.
Gelin birkaç örnek ile konuyu ele alalım. Düzenli gittiğiniz bir doktorun sizin kayıtlarınızı özenli tutmadığını düşünelim. Geçmiş hastalık öykünüzü hatırlamayan bir doktor, sizin hakkınızda nasıl sağlıklı bir yorum yapabilir? Hastalığı teşhis ederken ve tedaviye yönelik karar alırken nasıl net bir sonuca varabilir? Diğer bir örnek olarak, bir test mühendisinin, doğrulama faaliyetleri kapsamında gerçekleştirdiği testin her bir adımını, yaşanan problemler var ise bu problemleri ve test sonuçlarını doğru ve tam olarak kayıt altına almasını düşünelim. Bu kayıtlar, test sonuçları hakkında mühendislerin doğru yorum yapmasını sağlar. Ayrıca, doğrulama kayıtlarını müşteri ya da otoriteye de eksiksiz ve doğru olarak aktarabilir. Bu örnekler bize not almanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Düzenli ve özenli tutulan notlar insanı daha çabuk sonuca ulaştırır ve zaman kayıplarını önler.
Başarılı insanların hayatları incelendiğinde, çok iyi not tutma alışkanlıklarına sahip oldukları görülecektir. Not tutmak kişinin düşüncelerini, işinin ve hayatının her alanında hayati bilgileri kaydetmesine ve bunları ihtiyaç hâlinde kullanmasına yardımcı olur. Alınan notlar konuyu kolay anlamaya ve daha hızlı karar vermeye yardımcı olur. Bütün kayıtlar iyi tutulduğunda yorum yapmak kolaylaşır ve veriler daha anlamlı hâle gelir. Başarılı insanların çoğu, “Üniversitedeyken tuttuğum ders notlarını hâlâ muhafaza ederim, gerektiğinde açar bakarım.” derler.
Not tutmak denilince 2000’li yılların başına kadar bir kalemle, not tutmak için hazırlanmış not blok veya defterlere yazılan yazılar akla gelmekteydi. Ancak 2000’li yıllardan sonra dijital cihazların günlük hayatımıza tam anlamıyla girmesiyle not tutma alışkanlığının da dijital yönde evrildiğini biliyoruz. Günümüzde not tutmak için tablet vb. cihazlar da kullanılmaktadır. Teknolojik gelişmeler her alanda pek çok kolaylıklar sağlamasına rağmen günümüzde maalesef not tutma alışkanlığının giderek azaldığı görülmektedir. Bu durum, öğrenilenlerin tam özümsenmeden hızlıca unutulmasına yol açmaktadır. Okunan makaleler, kitaplar, dinlenilen konferans ve seminerler veya ayaküstü yapılan sözleşmeler, borç alma-verme gibi konular yazılı olarak kayıt altına alınmazsa zaman içerisinde doğal olarak unutulabilmektedir. Çok önem verdiğimiz bir eğitimi alırken anlayabileceğimiz şekilde not tutmadığımızda, bize önemli gelen detayları çok kısa bir süre sonra unutabileceğimizin farkında olmalıyız. Ayrıca beynimizin işleyişinden dolayı, not alırken hem anlama hem de öğrenme anlamında kazanımlar elde edildiği bilinmektedir. İnsan çoğu zaman yazarken öğrenir. İhtiyaç hâlinde alınan notlara başvurulur ve hafıza tazelenir. Bir toplantıya hazırlandığımızda görüşülecek konuya yönelik daha önceki notlarımızı gözden geçirdiğimizde olayları hatırlar, bizden beklenen hazırlıkları yapar ve toplantıda daha etkili oluruz.
Eskiden not tutmak için sadece kâğıt ve kalem kullanılırken, günümüzde teknolojinin gelişmesiyle yeni araçlar ortaya çıkmıştır. Not tutmak için çok farklı dijital cihazlar kullanılmaya başlanmıştır. Bunlar hayatımızı kolaylaştırdığı gibi bazen de kişilik haklarını da ihlal etmektedir. Kimi zaman “özel” konular konuşulurken “not alma” mantığı ile izin alınmadan ses veya görüntü kaydı yapıldığına şahit oluyoruz. Bu hususlara da hassasiyetle dikkat etmek gerekir.
İnsan beşer olması sebebiyle er veya geç unutkanlık yaşayacaktır. Bu anlamda daha önceki bilgi birikimimizi ve kazanımlarımızı korumak için en etkili yol tuttuğumuz notlara müracaat etmektir. “Söz uçar yazı kalır!” (“Verba volant, scripta manent!”) sözü aslında herşeyi anlatmaktadır. Bu söz, Latince bir söz olup aynı zamanda atasözü olarak da kayıtlara geçmiştir. Bu sözün ehemmiyeti büyüktür. Her şeyi yazılı olarak belgelemek çok önemlidir. Özellikle ticari konularda, borç alıp vermede, para ve mal alışverişlerinde işlemlerin mutlaka yazılı olarak yapılması gerekir. Sonuçta söylenenler, zamanla unutulup inkâr edilebilir. Kur’an-ı Kerim’de Bakara Suresi 282. Ayette: “Ey iman edenler! Belirlenmiş bir zamana kadar bir borç ilişkisi kurduğunuzda bunu yazın.” şeklinde buyurulmaktadır. Toplumda yaşanan değişik olaylara baktığımızda konunun ne kadar önemli olduğuna şahit oluruz. Aralarında herhangi bir yazılı belge, senet vb. olmadan birbirine kefil olduğu için yaşanan anlaşmazlıklar, yakın akrabalar arasında benzer nedenlerden bir ömür boyu yaşanan kırgınlıklar, iş yerlerinde mesai arkadaşları arasında yazılı olmadan verilen sözlerde durulmadığı için ortaya çıkan krizler ve gerilimler. Günlük hayatımıza baktığımızda bazen bir gün önce yediğimiz yemeği bile hatırlamakta güçlük çekeriz. Bana oldukça komik gelen bir fıkrayı konu ile ilişkisi olduğunu düşündüğüm için sizlerle paylaşmak isterim. Genç bir çift, oldukça yaşlı bir çifti evlerinde ziyaret eder. Yaşlı amcanın eşine hitabı oldukça dikkat çekicidir. Eşine “hayatım”, “aşkım”, “canım”, “balım” gibi kelimelerle seslenmekte, hiç adıyla hitap etmemektedir. Yaşlı teyzeyle genç kadın mutfağa çay hazırlamaya gittiklerinde, yaşlı amcayla yalnız kalan genç adam merakla sorar: ‘Maşallah uzun yıllardır evlisiniz, aranızdaki bu aşk ve muhabbeti ilk günkü gibi nasıl koruyabiliyorsunuz?’ diyerek şaşkınlığını paylaşır. Ayrıca çok imrendiğini ve gıpta ettiğini de belirtir. Yaşlı amcadan hiç beklemediği bir cevap alır: “Evladım hiç sorma, birkaç yıl önce hanımın adını unuttum. Üzülür diye soramıyorum. Bu şekilde idare edip gidiyoruz.” der. Elbette bu bir fıkra. Mübalağa yapılarak, unutkanlık konusu biraz abartılı vurgulanmış. Buradan alacağımız ders, insanın her şeyi unutabileceği veya yanlış hatırlayabileceğidir. Hepimizin bu eğilimde bir varlık olduğumuzu asla unutmamamız gerekir.
Not tutma konusunda en önemli görev eğitim kurumlarımıza ve eğitimcilerimize düşüyor. İlkokuldan başlayarak, lise ve hatta üniversitede de öğrencilerin not tutma becerilerinin artırılması için özel eğitimler kurgulanmalıdır. Öğrencilere derslerde not tutma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Eğitimcilere bu alışkanlığın kazandırılmasında büyük sorumluluklar düşmektedir. Öğrencilerden okudukları kitapları özetlemeleri istenmeli, etkili yazma teknikleri öğretilmelidir. İlkokul yıllarından başlayarak not tutmaları özendirilmeli, süreç içerisinde tuttukları notlar sık sık kontrol edilerek geri bildirim yapılmalıdır. Aileler de çocuklarının notları arasından zaman zaman seçmeler yaparak çocuklarını ödüllendirmelidirler. Unutmamak gerekir ki “Ağaç yaş iken eğilir”. Bu alışkanlıklar çocukluktan başlamalı ve hayat boyu devam ettirilmelidir. Üniversite eğitimi esnasında da okuma yazma teknikleri konusunda temel dersler okutulmalı, öğrencinin bir konferans veya bir toplantı esnasında not tutması sağlanmalıdır. Alınan notlar kontrol edilerek öğrencinin not tutma kabiliyetini geliştirmek için çaba sarfedilmelidir. Özellikle proje toplantılarında not tutmayan hiç kimse olmamalıdır. Herkes hangi usulü tercih ediyorsa, o usulde ve ilgili araçları kullanarak toplantı notlarını kayıt altına almalıdır. Ayrıca bilimsel çalışmalar esnasında okunan kitaplar, makaleler kısaca özetlenmeli, notlar alınmalı ve tartışılmalıdır.
Günlük yaşantımızı gözden geçirdiğimizde, günümüzde eskiye nazaran unutkanlığın daha belirgin olduğunu görmekteyiz. Hayat çok yoğun yaşanmakta, trafik ve günlük telaşlar stres seviyesini artırmaktadır. Zihnin berraklığı kaybolmuş durumdadır. Aşırı yoğunluk ve yorgunluk birçok detayı gözden kaçırmamıza sebep olmaktadır. Bu sebeple günümüzde not tutmak ve işleri sıraya koyarak etkin planlama yapmak başarılı olmak için gerekli şartların başında gelir. Bazen hiç unutmam dediğimiz şeylerin bile çok hızlı bir şekilde aklımızdan uçup gittiğini görürüz. Maalesef birçok insan markete gittiğinde bile alacaklarını kolayca unutmakta, ihtiyacı olmayan yanlış şeyleri alıp eve dönmektedir. Not alma alışkanlığımızı bırakmadığımızda böyle durumlar yaşanmaz. Elektronik iletişim araçlarına çok güvenmekteyiz. Evet, onlar bizim hayatımızı çok kolaylaştırıyor ve şu an aşırı önem kazanmış durumdalar. Bu elektronik araçları kullanmamıza rağmen, yine de el ile not almayı, olayları özetlemeyi ve günlük faaliyetlerimizi yazmayı ihmal etmemeliyiz. Kalemle yazmanın aynı zamanda insanı rahatlatıcı bir etkisi olduğu, kişinin kimliğini yansıttığı bilinmektedir. Eğer elle not almaya alışmazsak elektronik aletlere erişemediğimiz zamanlarda not tutmakta zorlanacağımız aşikârdır. Ayrıca teknik anlamda yazmak kişinin olayı daha iyi anlamasına katkı sağlar. Bir kişi bir olayı ne kadar kısa yazarak anlatabiliyorsa, o kadar iyi anlamış demektir.
Gerek elle gerek dijital ortamlarda olsun not tutmanın temelinde genel olarak yazı yazmak vardır ve yazma alışkanlığı kazanmak çok önemlidir. Ne yazık ki günümüzde gençlerimiz yazmamaktadır. Basit bir olayı bile yazılı olarak ifade etmekte zorlandıkları görülmektedir. Yazılı ifade konusu önemlidir ve bu konuda tedbirler alınmalıdır. Okullarımızda geçmişte yapılan kompozisyon yazma işine tekrar el atılmalıdır. Öğrencilerin mutlaka yazması sağlanmalıdır. Yazmak öğrencinin daha iyi anlamasını, kavramasını ve yorumlamasını kolaylaştırır. Dijital teknolojinin gelişmesi ve günlük hayatımızın her alanında yer almasının yeni neslin yazma ihtiyacını azalttığı bir gerçektir. Ayrıca konuşma anlık olduğu için düşüncenin tamamı en uygun şekliyle aktarılamaz. Çünkü konuşanın ve dinleyenin o anki duyguları, dikkatleri, kullanılan kelimeler ve ifadeler, anlatmayı ve anlamayı etkiler. Yazı ile düşüncenin tamamı en uygun şekliyle aktarılır. Çünkü yazıyı yazan kişi yazdıklarını tekrar tekrar okuyarak düşüncelerini en doğru şekilde ifade etme, yazıyı okuyan kişi ise tekrar tekrar okuyarak, anlatılmak istenenleri en doğru şekli ile anlayabilme imkanına sahip olur. Bu nedenle yazmayı önemsiyoruz.
İnsanları yazmaya özendirmenin değişik yolları bulunmaktadır. Bunların en önemlilerinden biri de küçük yaşlardan itibaren günlük tutmaktır. Günlük tutmak, insanın içindeki yazma isteğini körükleyen ve canlandıran önemli bir etkendir. Son yıllarda günlük tutanların sayısı hızla azalmaktadır. Bunun çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Günlük tutarak önemli olaylar kayıt altına alınmaktadır. Günlüklerin bir üst versiyonu hatıra yazmaktır. Bugün milli tarihimiz, kültürümüz, insanlık tarihi ve bilim alanındaki farklı bilgileri günlük ve hatıralardan öğrenmekteyiz. Bilmemiz gerekir ki gelecek nesillere bırakılacak en değerli miras yazılı kültürümüzdür. Nesilden nesile birçok olay, konu ve görüşler yazılı olarak aktarılmalıdır. En doğru ve en etkin yol budur. Tecrübelerimiz, bilgi birikimimiz mutlaka paylaşılmalıdır. Paylaşmanın en kolay yolu onu yazılı hâle getirmektir. Bilgi paylaşıldıkça anlam kazanır ve çoğalır. Bu sebeple okuduğumuz bir kitabı güzelce özetlemek, bu alanda okuma yapmak isteyenlere çok faydalı olacaktır. Notlarımız aradığımız bilgiye hızlı ulaşmaya, zamanı etkin ve verimli kullanmaya fayda sağlar. Unutmamak gerekir ki insan yaşlanan, yorulan bir varlıktır. Her şeyi kayıt altına almak, yazıya dökmek hem kendimiz hem de tarihimiz için çok önemli olacaktır. Bu gelecek nesillerin bizden beklediği bir görevdir. Bu görevi yerine getirmek gerekir.
Çocukluk yıllarıma baktığımda o yıllarda yazılı kültürden çok sözlü kültür ön plandaydı. Sosyal medya etkin olmadığından aile ve dost meclislerinde hikâyeler ve masallar anlatılır, bilmeceler sorulurdu. Elbette o yıllarda bu hikâye ve masalları ezbere biliyorduk. Çünkü sürekli tekrar yapılıyordu. Zamanla bu hikâyeler ve masallar unutuldu. Çünkü bunlar yazılı hâle getirilmemişti. Ben şahsen çok fazla masal dinlemiştim. Onların hemen hemen hepsini unuttum ve bu duruma çok üzüldüğümü belirtmek isterim. Nesilden nesile taşınan bir miras kaybolmuştu. Artık o masalları anlatan insanlar da aramızdan ayrılmıştı. Sözlü edebiyat kültürümüz sekteye uğradı ve günümüzdeki şekliyle de o günlere dönmek artık mümkün gözükmemektedir. Çünkü günümüzde sosyal medyanın gelişimiyle beraber geçmişteki sosyalleşme şekilleri oldukça farklılaştı. İnsanlar farklı şekillerde sosyalleşmeye ve etkileşim kurmaya başladı. Unutulmamalıdır ki iletişim araçlarının hangisi kullanırsa kullanılsın kayıt tutmak önemini hiçbir zaman yitirmez. Sadece araçlar değişir fakat amaç ve işin özü yani not tutma gerekliliği değişmez. Notları, günlükleri ve hatıraları yazmaya devam etmeliyiz vesselam.
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.