Schengen vizemin süresi Ocak 2025’te dolacağı için 2024 sonbaharında yeni vize başvurusu için hazırlıklara başladım. Eşim ve ben haricinde çekirdek ailemin tamamı İsviçre’de yaşadığından Schengen vizesi benim için özel önem taşıyordu.
Öte yandan pek çok vize başvurusu yapana oranla daha avantajlı bir konumda olduğumun da farkındaydım. Nedenlerine gelince; ailemin daha büyük bir bölümünün İsviçre’de yaşıyor olmasının yanı sıra İsviçre’ye pek çok kez turistik, iş amaçlı ve aile ziyareti için giriş çıkış yapmıştım. İlk seyahatimi Ağustos 1970’de yapmış, annem ve babamla Cenevre’den ülkeye girmiştim. Tüm pasaportlarımı saklamış olduğumdan belgelemem de son derece kolaydı.
İlk zamanlar İsviçre Türklerden vize istemezdi. Vize uygulaması 1980’lerde başladı. O dönemde Schengen uygulaması yerine İsviçre’nin kendi vizesi vardı ve kolaylıkla alınırdı. 80’li ve 90’lı yıllarda iş gereği sık sık Zürih ve Cenevre’ye seyahat etmiştim.
Schengen vizesi uygulaması başlayınca uygulama bir miktar karmaşıklaştı. Vize vermek (veya reddetmek) Schengen ülkeleri için önemli bir gelir kapısı olduğundan isteyenin istediği ülkeden vize almasının önüne geçtiler ve ilk giriş yapılan ülkeden vize alınması şartını getirdiler. Bir keresinde, Cenevre’de Caterpillar’a toplantıya gitmek için vize başvurusu yaptığımda, bana İsviçre’nin İstanbul Başkonsolosluğu’ndan mülakat için verilen randevu tarihi Cenevre’deki toplantı tarihinden daha sonraydı ve bir türlü değiştirtememiştim. Sonunda Fransa’dan vize almış, Cenevre havalimanının Fransa tarafından çıkış yapmış sonra da karayoluyla İsviçre’ye geçmiştim. Dönüşte de Başkonsolosluğa bir mektup yazarak durumu anlatmış ve daha esnek davranılmasının yararlı olacağını anlatmıştım. Bu mektubuma nazik bir yanıt vermişlerdi.
Uzatmayayım, elimde 1970’den beri İsviçre/Schengen bölgesine giriş çıkışımı belgeleyen 12 pasaportta yer alan ve 55 yıllık bir süreci kapsayan onlarca vize, giriş-çıkış damgaları vardı. Bu yaştan sonra da kaçak işçi/mülteci olarak gitmeyeceğim belliydi. Mali durumumun yurtdışında yaşamımı idame ettirmeye yeterli olduğunu da çok şükür belgeleyebiliyordum. Ayrıca eşim aynı zamanda Avrupa Birliği vatandaşı olduğundan, beni Schengen Bölgesi’ne davet edebiliyor, oğlum da vizeye başvuru dönemimde İsviçre’de oturma ve çalışma iznine sahip olduğundan bana davet mektubu yollayabiliyordu. Dolayısıyla aile ziyareti gibi makul bir gerekçe, geçmişte yaptığım AB ve İsviçre ziyaretleri kronolojisi ve mali risk taşımamam nedeniyle vize almak açısından oldukça avantajlı bir konumdaydım. Zaten bundan önceki son vizemi de İsviçre’den üç yıllık çok girişli olarak almıştım.
Tüm bu olumlu şartlarıma rağmen vize başvuru tarihim yaklaştıkça gerginleşmeye başladım. Her şeyin başında başvuru sistemi değişmişti. Son yıllarda olduğu gibi başvuru yine İsviçre’nin tanımladığı bir aracı kurum vasıtasıyla yapılıyordu, ama istenen belgelerin listesi uzamış, başvuru formu da değişikliğe uğramıştı.
İsviçre’ye seyahatimizi 2 Mayıs 2025 için planlamıştık ve biletlerimizi almıştık. Ancak pasaportumun süresi 2025 içerisinde dolacağından yenilemem gerekiyordu. Zira yine lütfedip üç yıllık bir vize verirlerse pasaportumun geçerlilik süresinin vizenin bitiş tarihinden en az üç ay daha uzun olması gerekiyordu. Ayrıca pasaportta en az üç boş yaprak olması da isteniyordu. Neyse ki 2024 ilkbaharında 10 yıllık yeni bir pasaport alarak o konuyu halletmiştim.
Vize başvurusunun seyahat tarihinden altı ay öncesinden yapılabileceği, ancak başvurunun proses edilmesi de iki hafta kadar alabileceğinden geç başvuru yapılmaması konusunda da ilgili web sitesinde bir uyarı vardı. Ayrıca Türkiye ve İsviçre’deki resmi tatiller de süreci uzatabilecekti.
Planımı yaptım. Yılın önemli bir bölümünü geçirdiğim Kıbrıs’tan 1 Mart 2025’te İstanbul’a dönecek, Mart’ın ilk günleri için vize randevusu alacak ve başvuruyu değerlendirebilmesi için Başkonsolosluğa yeterli süreyi sağlamış olacaktım. Ne de olsa arada Şeker Bayramı, 23 Nisan, Paskalya vardı ve İsviçre’de bilmediğimiz pek çok tatil günü de olabiliyordu.
Tabii istenen belgeler arasında zaman kısıtlaması olanlar da vardı. Örneğin, emekli maaş dökümünün son üç aya ait olması, banka hesaplarının dökümünün güncelliği gibi konulara dikkat etmem gerekiyordu. Bir de seyahat süresini kapsayan seyahat sigortası ve gidiş dönüş uçak biletleri. Schengen mevzuatına göre AB vatandaşı eşi olduğumdan benden vize başvuru ücreti alınmıyordu, ama belgelemek için, son 20 yıldaki başvurularımda yaptığım gibi, evlilik belgemizi, eşimin AB kimlik ve pasaportunu, vukuatlı nüfus suretini de başvuru esnasında sunmak üzere hazırlamam gerekiyordu. Yeni çekilmiş biometrik fotoğrafım da istendiğinden Girne’de Foto Yücel’e gidip o işi de aradan çıkarttım. Girne’deki bankama gerekli belgeleri hazırlatırken, şube müdürü sohbet esnasında daha önce üç yıl vize alabilmişken son başvurusunda sadece bir haftalık vize verildiğinden bahsedince ben de huzursuzlanmaya başladım. Vize alacağıma emindim ama bu kadar masraf ve emekten sonra bana da sadece iki haftalık vize verirlerse çok tatsız bir durum ortaya çıkacaktı.
Vize başvuru formunu Ekim 2024’te doldurmaya başladım. Ancak Türkçe açıklamalar tam bir felaketti, anlaşılamıyordu. Herhalde çok kötü bir tercüme yazılımı kullanılmış ve sonra da kontrol edilmemişti. Ben de İngilizce açıklamalardan yararlanmaya karar verdim. Ancak ilerledikçe formun kendi içeriğinde de tutarsızlıklar hatta çelişkiler olduğunu fark ettim. Yetkili aracı kuruma telefonla ulaşmaya çalıştım. Ancak telefon numarası 0800 ile başlıyordu ve KKTC’den ulaşılamıyordu. Sonunda Skype üzerinden arayarak ulaşabildim ve sorularımı sorabildim. Bir de telefona yanıt veren kişi Anadolu Türkçesi’ne hakim değildi. Konuşması ve aksanı Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nden birinden olduğu izlenimi uyandırıyordu. Kısmen anlaşabildik, ancak önemli bir şey söyledi. Siz bu çelişkili maddeleri kafanıza göre doldurun, geldiğinizde burada size hizmet verecek görevliyle birlikte form üzerinde düzeltme yapılabilir dedi. Rahatlamıştım. Bana formu hatalı doldurmuşsun, git yeniden randevu al denmeyecekti.
Form son haliyle yüklenmeden, sistem başvuruyu yapana randevu seçeneklerini açmıyor. Ayrıca randevu başvurusu en erken üç ay öncesinden yapılabiliyor.
Daha önce bu süreçten geçen arkadaşlarım randevuların bazen iki haftalık, bazen bir günlük açıldığını söylemiş olduklarından 3-7 Mart 2025 haftası içinde randevu alabilmek için zamanlamayı iyi ayarlamam gerekiyordu.
Sisteme ilk girdiğimde Şubat ayının başı için iki günlük randevu açılmış olduğunu ve her gün için 13 randevu verildiğini fark ettim. Şubat benim için uygun bir tarih değildi, çünkü İstanbul’a Mart başı dönecektim. Tabii bu benim başvurduğum kategori için geçerli olup başka kategorilerde, örneğin TIR sürücüleri için veya turistik amaçlı başvurularda vize başvurusu yapanlar için daha fazla randevu olanağı olabilir.
Mart ayı başında bir tarih yakalamak için ilk girişimimden bir hafta sonra ikinci bir deneme yaptım. Sistemde bu kez Şubat’ın sonunda tek bir gün için randevu seçeneği vardı. Artık iyice dikkatli olmam gerekiyordu. İzleyen gün üçüncü kez denedim ama o gün yeni randevu açılmamıştı. İzleyen gün tekrar denemeye çalıştığımda “güvenlik nedeniyle kaydınız silinmiştir diye” bir mesajla karşılaştım.
Telaş içerisinde aracı kuruma e-posta atıp nedenini sordum. Gelen yanıtta, ilk randevu alma girişimimi izleyen on gün içerisinde vize başvuru tarihimi kesinleştirmezsem sitemin başvurumu iptal ettiği ve başka bir e-posta adresi üzerinden tekrar başvurmam gerektiği belirtiliyordu. Bunalmış bir şekilde eşimim e-posta adresini kullanarak formu yeniden doldurup sisteme yükledim. Ancak tehlikeli bir durum söz konusuydu, sisteme sadece on gün boyunca girme hakkım vardı ve randevu alamazsam yine başvurum silinecek ve yeni bir e-posta adresi bulmam gerekecekti.
2 Aralık sabahı 8:00’de tekrar randevu girişiminde bulundum, ancak 3 Mart için randevular gece açılmış ve hepsi dolmuştu. İzleyen gece 01:00’de sisteme yeniden girdim ama yeni randevu açılmamıştı. Bundan sonra ben ve eşim dönüşümlü olarak 15 dakikada bir randevu açılıp açılmadığını kontrol etmeye karar verdik. Bu işlemi geceleri de dahil 24 saat boyunca yapacaktık.
İzleyen gün sabah ben yürüyüşteyken eşim kontrol etmiş; 4 Mart için randevular açılmış ve anında da dolmaya başlamış. Eşim de benim dönmemi beklemeden 11:00 için randevuyu almış. Biraz sonra da randevunun onaylandığı mesajı e-posta ile gelmiş. Bana telefonla haber verdiğinde büyük bir rahatlama hissettim.
Konsoloslukların tanımladığı resmi aracı kurumlar dışında piyasada bu randevu işlemini ek bir bedel karşılığında sizin yerinize yapan pek çok aracı şirket var. Acaba bu randevuların hangi saatte açılacağını önceden içerden öğreniyor ve randevuları hızla kapatıyorlar mı diye düşünmeden edemedim.
1 Mart Cumartesi İstanbul’a geri döndük. 4 Mart Salı günü de söylenen saatten 15 dakika önce randevu yerindeydim. Aracı kurumun ödemesini yaptım ve eşim AB vatandaşı olduğundan vize ücretinden muaf olduğumu belirttim. Ancak, “yöntem değişti, parayı önce tahsil ediyoruz sonra pasaportunuzu almaya geldiğinizde konsolosluk uygun görmüşse vize ücretini iade ediyoruz” dendi. Yanımda o kadar para olmadığından hemen fırlayıp bir ATM buldum, on bin lira daha çektim. Daha önce böyle bir durumla karşılaşmadığımdan hazırlıksız yakalanmıştım. Bu arada bir aracı kurumdan gelen elemanın işlemi yapan kişiyle pek samimi ilişki içinde olduğunu ve yapacağı ödemenin üstünü kendisine bıraktığını görünce yukarıda belirttiğim endişelerim güçlendi.
Formun üzerinden geçilmesi, gerekli belgelerin sunulması ve parmak izi verme süreci son derece düzgün gitti. Benimle muhatap olan Türk görevli son derece nazik ve işine hakimdi. İki torba ile götürmüş olduğum dokümanların büyük kısmını almadı, bir forma not aldı, son pasaportum, başvuru formu ve bazı kritik belgeleri ise alıp bir zarfa koydu.
Dışarı çıktığımda herhalde iki hafta içerisinde vizem hazır olur, umarım uzun süreli ve çok girişli vize verirler diye düşünceler içerisindeydim. Seyahatime nasıl olsa daha iki ay vardı. Önemli olan formda bir sorun çıkmamıştı ve eksik bir belge yoktu. Pasaportu alırken vize bedelinin de iade edileceğini düşünüyordum.
Ertesi gün bir e-posta geldi. Pasaportum hazırdı. Çok şaşırmıştım, umarım bir aksilik çıkmamıştır düşüncesiyle pasaportumu almaya gittim ve hoş bir sürprizle karşılaştım; ilk kez beş yıllık bir vize verilmişti. Tam çıkarken aklıma geldi ve vize parasını sordum. İade edilmeyecekti.
Eve geldiğimde Başkonsolosluğa İngilizce bir e-posta yolladım. Hem vize için teşekkür ettim hem de bugüne kadar sunduğum belgeler sayesinde ödemediğim vize ücretinin bu kez neden alındığını sordum. AB mevzuatı gereği alınmaması gereken bu meblağın ileride yapacağım başvurularda yine alınmamasını sağlamak için ne yapmam gerektiğini sordum. Yani hiçbir şekilde paramı iade edin diye bir şeyler yazmadım.
E-postayı attıktan sonra hemen otomatik bir alındı yanıtı geldi ve size en kısa sürede geri dönüş yapılacaktır dendi. Aradan iki hafta geçti, hiçbir yanıt gelmeyince hatırlatmak için ikinci bir mesaj attım. Yine otomatik bir yanıt dışında hiçbir şey gelmedi. Aradan bir ay kadar daha geçince bu kez İsviçre Dışişleri Bakanlığı’na Almanca bir mesaj yollayıp İstanbul Başkonsolosluğu’nun yanıt vermediğini ilettim. Bu kez Bakanlık’tan otomatik bir yanıt bile gelmedi. Dört ay boyunca yanıt verilmemesinin bilinçli bir uygulama olduğu sonucuna vardım. Anlaşılan bundan sonra benden de vize ücreti alınacak.
Tabii İsviçre gibi bir ülkenin nazikçe sorulmuş, mevzuatla ilgili bir soruya yanıt vermemesini de oldukça garipsedim.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.