Türkiye Cumhuriyeti’nin sanayileşmesinde ki önemli köşe taşlarından olan Nuri Demirağ’ın bir toplu iğne bile yapılamaz denen dönemde uçak fabrikası kurduğunu belirten Prof. Dr. Muhittin Şimşek, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından projelerinin, yatırımlarının, havacılık sektöründe kaydettiği başarılarının engellenmesinin kıskançlık, siyasi rakip görme gibi nedenlerle birlikte İnönü’nün aşırı “devletçilik” yaklaşımından kaynaklandığı söyledi.
İsmet İnönü’nün son derece devletçi yapıya sahip olması sebebiyle özel sektöre asla izin vermek istemediğini açıklayan Şimşek, “Zannediyorum alt kademede İnönü’yü bu konuda dolduruyordu. Ayrıca düşünceme göre İnönü de o dönem Nuri Demirağ’ı rakip görüyordu. Mustafa Kemal Atatürk ile arasının çok iyi olması nedeniyle de bir kıskançlık olayı da söz konusuydu” ifadelerini kullandı.
Türk sanayisinin gelişimini inceleyen, bu konuda çok sayıda kitaba imza atan akademisyen, Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Muhittin Şimşek ile “Nuri Demirağ Bir Öncünün Romanı” isimli kitabının ana karakteri olan ‘Cumhuriyet Dönemi’nin en zengin iş adamlarından Nuri Demirağ’ı konuştuk. Prof. Dr. Muhittin Şimşek, Haber Aero’ya özel değerlendirmeler yaptı.
“Nuri Demirağ enteresan bir vizyonerdir”
Türk Milletinin gerçekten enteresan bir özelliği var o da şu ki yoksulluğu, yokluğu lehine çevirebilme bir kabiliyeti var. Kurtuluş Savaşı da bunun bir örneğidir, Çanakkale Savaşı bunun bir örneğidir. Yani yokluk içerisinde bir varlık çıkardılar. Bunu sanayiye de uydurmamız mümkündür. Sizinle de Türkiye Cumhuriyeti’nin sanayileşmesinde ki önemli köşe taşlarından olan Nuri Demirağ’ı konuşacağız. Ben bunu yüzlerce yerde anlattım ve anlatmaya devam edeceğim. Nedeni ise Nuri Demirağ gibi Nuri Şeker’i, Mehmet Ali Kağıtçı, Ömer Sabancı, Vehbi Koç gibi isimleri gençlerimize tanıtmak. Çünkü bu bahsettiğim isimler yokluktan varlığı çıkarmış isimlerdir. Bu isimler Türkiye’de bir toplu iğne bile yapılamaz denen dönemde sanayileşme adımını atmış insanlardır. Nuri Demirağ’da bunların içerisinde en önemli isimlerden biridir. Bu sebeple gençlerimizin Türkiye’nin hangi aşama ve dönemlerden geçerek bu hale geldiğini görmesi bakımından bunu onlara anlatmamız gerekiyor.
Havacılığa gelirsek dünyada yeni olan bir sektördür. Yani 100 yıllık bir geçmişi vardır. Biliyorsunuz Boeing 1916’da kurulmuştur. Airbus ise 1972’de kuruldu. Dikkat edin Boeing’in kuruluşundan 9 yıl sonra 1925’te Kayseri’de Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi (TOMTAŞ) kuruluyor. TOMTAŞ, Alman Junkers firması ile ortak. 1925 yılında imzalar atılır, Almanya’dan gemilerle malzemeler gelir İskenderun’a, oradan Ulukışla’ya trenle gelir, oradan da Kayseri’ye kağnı ve develerle taşınır. 1926 yılında da üretim başlar. Burada 130 adet uçak yapılır. Fakat daha sonra Alman şirketi Junkers ile sıkıntı çıkar ve fabrika, ‘Kayseri Uçak Fabrikası’na dönüşür ve Almanlar çekilir.
Nuri Demirağ’a gelirsek, aslında günümüz de geç fark edilen bir isim. Ancak 2010’da fark edildi ve ismi Sivas’ta ki havalimanına verildi. Nuri Demirağ sadece bir havacı, sanayici değil enteresan bir vizyona sahip bir insandır. 1886 yılında Sivas’ta doğmuştur. İlköğretimi bitirdikten sonra memurluğa başlamıştır, ancak İstanbul’a gitmek isteyen Nuri Demirağ, annesinin de rızası alarak İstanbul’a gider. Burada kaldığı bir süre boyunca memuriyete devam eden Nuri Demirağ sonrasında bırakarak kendi işini kurmak için arayışlara girer.
Sigara kağıdı üretiminden sanayileşmeye
Eminönü’nde Mahmutpaşa’da bir dükkân kiralayan Nuri Demirağ burada o dönem yabancıların elinde olan sigara kâğıdı üretimine başlar. O dönem bu işten kazanılan para işgal kuvvetlerine silah alımı için veriliyordu. Bu milliyetçi ruh ile sigara kâğıdı üretmeye başlayan Nuri Demirağ, dükkânın ismini de Türk Zaferi koyuyor. Oradan iyi para kazanan Nuri Demirağ daha sonra o dönem İTÜ’de okuyan kardeşi Abdurrahman Naci Demirağ ile birlikte 1932 yılında 6 kilometrelik demir yolu ihalesine giriyor ve alıyorlar. O zamanki şartlarda büyük iş makineleri olmadan insan gücü ile ve çok kısa sürede tamamlıyor işi. Bu durum o dönemki yönetimin dikkatini çekiyor ve peyderpey ülkenin demiryolu ihaleleri Nuri Demirağ’a veriliyor.
Nuri Demirağ kısa süre içerisinde kaliteli ve iyi iş yaparak demiryolları sayesinde Türkiye’nin o dönem en zengin iş adamı oluyor. Tam 1176 km ray döşüyor. Bugün hala onun kurduğu rayları kullanıyoruz bazı bölgelerde. Zaten 10’uncu yıl marşındaki “Demirağlarla ördük yurdu baştan aşağıya” sözü Nuri Demirağ’a izafedendir. Atatürk tarafından bu soy isim verilmiştir kendisine. 1936 yılında maden ve enerji işine de girmeyi planlayan Nuri Demirağ, sadece kendi memleketi olan Divriğ’de 14 çeşit maden tespit ettiriyor. Bunları işlemek için gereken enerjiyi ise bugünkü Keban Barajı’nın bulunduğu yere uzmanlar getirip, fizibilite çalışmaları yapıyor. Kendi parası ile kurmak şartıyla çalışmaları Mustafa Kemal Atatürk’e veriyor. Atatürk’ünde çok hoşuna giden proje hükümete havale ediliyor. O dönemki hükümetin Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya bu çalışmayı bir gerekçe göstermeden sümen altı ediyor ve yaptırtmıyor. Atatürk desteklemiş olmasına rağmen, Mustafa Kemal Atatürk o dönemlerde sağlık sorunları nedeniyle çokta hükümet işlerine karışamıyordu.
“İstanbul Boğaz’ına köprü fikri de Demirağ’a aittir”
Bu işine engel konan Nuri Demirağ sonra ise İstanbul’un iki yakasını birleştirme fikri ile hükümetin kapısını çalıyor. ABD’de de Kaliforniya’da bulunan Golden Gate köprüsünden esinlenerek İstanbul’da Salacak ile Ahırkapı arasına ilk köprü projesini yaptırıyor. Bu projede de Ankara’nın engeline takılıyor. O sırada Karabük Demir Çelik fabrikasını kuruyor, selüloz fabrikasını kuruyor, bugünkü TBMM binasının yapımına başlıyor. İnanılmaz bir mimar ve bayındırlık faaliyetleri yapıyor. Aynı zamanda da demiryolu döşemeye devam ediyor. Üretmekten hiç vazgeçmiyor.
Yeşilköy’de Gök Okulu kuruyor
Nuri Demirağ’ın havacılık yönüne gelirsek… 1925 yılında kurulan Türk Hava Kurumu’nun havacılık sektörünü geliştirmek için uçak almaya ihtiyacı var. Bunun için o dönem bir yardım kampanyası başlıyor kurum için. Herkesten yardımlar toplanıyor tüm halktan, o dönem en büyük yardımlardan birini ise Nuri Demirağ’ın kardeşi Abdurrahman Naci Demirağ yapıyor ve tam 120 bin lira yardımda bulunuyor. Nuri Demirağ’ın kaç para yardım yapacağına dair o zamanın gazetelerinde haberler çıkıyor, sonunda Nuri Demirağ’a giden Türk Hava Kurumu aldığı cevapla şaşkınlık yaşıyorlar çünkü Nuri Demirağ yardım parası yerine uçak üretim fabrikası kurmak istediğini söylüyor ve uçağınızı ben yapıp size veririm diyor. Tüm işlerini tasfiye edip sadece bu işe odaklanan Nuri Demirağ yanına Türk mühendisleri de alarak Amerika ve Avrupa’daki uçak ve motor fabrikalarını gezmeye başlıyor. Bu sırada da zaman kaybını önlemek için Beşiktaş’ta “Uçak Etüt Atölyesi” kuruyor. Esas fabrikayı da Sivas Divriğ’e kurmayı planlıyor. Bu arada Yeşilköy’de binlerce dönüm arazi alarak oraya da Gök Okulu kuruyor. Devlet daha sonra 12 uçak ve 60 planör alımı için ihale açıyor. İhaleye İngilizler, Almanlar , Fransızlar giriyor, ama ihaleyi Nuri Demirağ alıyor. Hemen yapımına başlanıyor tabii ve uçakların yapımı bitiyor. Teslim zamanında ortağı denilecek ilk uçak mühendislerimizden Selahattin Alan biraz heyecanlı tabii ve aceleci davranıyor. Kabul testlerine tasarladığı bu uçakla giderken 13 Temmuz 1938 günü İnönü Havaalanı pistine iniş sırasında yaşanan kaza sonucunda hayatını kaybediyor. Türk Hava Kurumu bu olayı gerekçe göstererek uçakları almaktan vazgeçiyor. Devlet bu uçakları almayınca Nuri Demirağ dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye mektup yazıyor, ancak herhangi bir cevap almıyor. Birkaç mektup denemesi yapmasına rağmen bir türlü İnönü’den cevap alamıyor. Nuri Demirağ’ın yaptığı bu uçakları İspanya, Irak, Mısır gibi ülkeler almak istiyor, ancak çıkan kanun ile uçakların başka ülkelere satışı yasaklanıyor.
“Bu çok ileri gitti”
Nuri Demirağ bu sırada bu uçaklar boş durmasın diye açtığı Gök Okulu’nda bu uçakları uçurtuyor ve 1000’e yakın insan yetiştiriyor. Bu öğrencilerin içinde İsmet İnönü’nün çocukları Erdal ve Ömer İnönü’de vardır. Ancak İsmet İnönü bu durumu öğrenince çocuklarını hemen okuldan aldırıyor. Bu olaylar yaşanırken İsmet İnönü bir gün yolunun İstanbul’a düşmesi sonucu Nuri Demirağ’a ziyaret eder. Fabrikayı ve okulu gezen İnönü’nün yanında o dönemki İstanbul Valisi Lütfü Kırdar ve Ali Fuat Çebesoy vardır. Nuri Demirağ’ın yaptığı işleri beğenen İnönü “Bu zamana kadar neden gelemedin yanımıza” sorusu üzerine Nuri Demirağ “4 senedir size ulaşmak için mektuplar yazdım ama hiçbirine cevap alamadım. Ben bu ülkeye uçak ürettim, ama onları siz almadığınız gibi sattırmıyorsunuz da. Sizinle de görüştürmüyorlar beni.” Cevabını veriyor. Ancak bu cevaptan sonra da bir gelişme olmuyor. Pes etmesini bilmeyen Nuri Demirağ parti kurarak, mücadelesini siyaset alanında yapma kararı alıyor. Partinin adını ise Milli Kalkınma Partisi koyuyor. Ancak Ankara’nın etkisi ile partisi doğmadan ölüyor. Birçok insan çok partili döneme Adalet Partisi ile girildiğini bilir, ancak CHP’den sonra kurulan ilk parti aslında Milli Kalkınma Partisi’dir. Nuri Demirağ’ın aslında tek bir amacı var, uçak yapmak yani parti kurmasının nedeni bile uçak yapmanın önünü açmak. Ancak o dönemde bu mümkün olmuyor. Ankara ile basın yolu ile mücadele etmek, kendi partisinin reklamını yapmak için 100 bin gazetelik matbaa kuruyor. Radyo istasyonu kuruyor. Ancak istediği sonucu alamıyor. Sonunda siyaset yolunda Demokrat Parti’den bir dönem milletvekili oluyor, ancak 1957 yılında şeker hastalığından ölüyor.
“İnönü, Demirağ’ı kendine rakip olarak görüyordu”
O dönemin şartları bugüne göre çok daha farklıydı. İsmet İnönü benim anladığım kadarıyla son derece devletçi bir insandı. Özel sektöre asla izin vermek istemiyordu. Ama zannederim ki alt kademede İnönü’yü bu konuda dolduruyordu. Ayrıca benim düşüncem İsmet İnönü o dönem Nuri Demirağ’ı kendine rakip olarak da görüyordu. Nuri Demirağ’ın, Mustafa Kemal Atatürk ile arasının çok iyi olması nedeniyle bir kıskançlık, bir rakip görme olayı da var. Ancak bu körü körüne olan devletçiliğin, özel sektörün önünü açmaması da başka eleştirilecek bir olay. Düşünün Atatürk daha Cumhuriyet kurulmadan önce İzmir İktisat Kongresi düzenliyor ve orada konuşmasında, özel sektörün önünün açılmasının gerektiğini söylüyor.
Ama o dönem yaşanan bu olaylar, engellemeler Türkiye’ye siyasi ve endüstriyel açıdan bence çok pahalıya mal olmuştur. O dönem yaşanan benzer olaylar 1961 yılında Devrim Arabalarının da başına gelmiştir. Şunu da belirmekte fayda var, 1925 yılında Vecihi Hürkuş ve TOMTAŞ, 1936 yılında Nuri Demirağ, 1947’de Etimesgut Uçak Fabrikası o da ayrı bir hüzünlü hikâye… Bunlardan herhangi biri gerçekleşseydi bugün kişi başına düşen milli gelir 30 bin dolardı. Çünkü uçak demek yan sanayi demek, binlerce parça demek, özel sektörün desteklenmesi demek, başka sanayiler doğurmak demek. Yani her şeyin yerli olması demekti. Günümüze geldiğimiz zaman ise Bayraktar Kardeşler var. Hem iktidar hem de muhalefet bu kardeşleri alkışlıyor. Ülkemizin ihtiyacı olan şeyi yapıyorlar. Bunlara da engel çıkabilirdi, bazı engellerde oldu, ama onlar başardı. Bu yapıyı desteklemek lazım, eskiye takılmamak lazım ve geleceğe bakmak lazım. Nuri Demirağ’ın sözleri ile açıklamamı sonlandırmak istiyorum. Nuri Demirağ demiş ki kızına “Ben bu dünyaya 30 yıl erken gelmişim. 30 yıl geç gelseydim Türkiye’nin kaderini değiştirirdim.” Bence de onda o vizyon vardı ve bunu gerçekleştirebilirdi. Bizde halk olarak bu vizyon ve misyonda olan insanlara destek vermeliyiz.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.