Havacılık sektöründe alüminyum-bakır (Al-Cu), alüminyum-çinko (Al-Zn) ve alüminyum-lityum (Al-Li) alaşımları yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca yüksek sıcaklıklara maruz kalan bölgelerde titanyum alaşımlarının kullanımı ön plana çıkmaktadır. Çünkü istenen mukavemet değerleri ancak titanyum ve alaşımları ile sağlanabilmektedir. Alüminyumun özgül ağırlığı yaklaşık olarak titanyumun özgül ağırlığının %60’ı kadardır. Havacılık sektörü için geliştirilen tüm ürünlerde hafif malzemelerin kullanımı her şeyin başında gelir. Ülkemizde havacılık sektöründeki geliştirme ve lisanslı üretim projelerine bakıldığında genel olarak kullanılan malzemelerin dışarıdan ithal edildiği görülmektedir. Bunun temel nedeni, bugüne kadar bu alanda arz-talep olmamasıdır. Aksi taktirde bu malzemeleri üretememek ve ilgili teknolojileri geliştirememek söz konusu değildir. Aslında birçok gelişim, ürünün piyasaya girmesiyle başlamaktadır. Piyasa birçok gelişime kapı açmaktadır. Yoksa herhangi bir talep olmadan teknolojik gelişim sağlamak veya malzeme geliştirmek pek mümkün olmamaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayan havacılık serüveni günümüze kesintisiz bir şekilde ulaşmış olsaydı, bugün birçok malzeme doğal süreç içerisinde yerli firmalar tarafından üretilmiş ve üretilmeye devam ediyor olacaktı. Çünkü kendi uçağımızı ürettiğimiz zaman yan sanayi firmaları için de yeni roller ortaya çıkacak ve bu firmalar piyasa koşullarında sektöre katkı vermeye başlayacaklardı. Böylelikle, ülkede potansiyel olduğunu gören yatırımcılar da yeni teknolojik alanlara yatırım yapmış olacaklardı. Fakat hava araçlarını dışardan ithal etmeye devam ettiğimizde, hava araçlarını üreten ülkelerden yedek parça ve malzeme tedarik etmek zorunda kalınmaktadır. Doğal olarak da ilgili ülkeye karşı teknolojik bağımlılık oluşur. Bu alandaki değişim rahmetli Cumhurbaşkanı Özal’ın vizyoner bakış açısıyla hayata geçirildi. O dönemde dışarıdan ithal edilen önemli bir ürünün montajının ülkemizde yapılması kararı alındı. Montaj faaliyetlerinde edinilen tecrübelerle birlikte zaman içerisinde yerlileştirme ve millileştirme çalışmaları da hız kazandı.
Havacılık malzemelerinin yerlileştirilmesi hedefleniyorsa, iyi bir plan ve program dahilinde hareket edilmelidir. Tüm ihtiyaçlar konsolide edilmeli, öncelikler doğru tanımlanarak en çok ihtiyaç duyulan malzemeler için projeler başlatılmalıdır. Bu tür yatırımlar maliyetlidir fakat maliyetten çok sürdürülebilirlik önemlidir. Tesisin idame edilmesi için sürdürülebilir bir eko-sistem kurulmalıdır. Yoksa tesisin uzun vadede faaliyetlerini sürdürebilmesi mümkün olamaz. İç piyasa koşulları daima göz önünde bulundurulmalıdır.
Havacılıkta birçok farklı malzeme kullanılmaktadır. “Nereden başlanmalıdır?” sorusunun en doğru cevabı “alüminyum alaşımları” dır. Öncelikle alüminyum-çinko (7XXX seri alaşımlar) ve devamında alüminyum-bakır (2XXX seri alaşımlar) alaşımları çalışılmalıdır. Mevcut durumlarda genel eğilim ve talep bu doğrultudadır. Kurulacak tesisin kapasitesi ideal ticari tesis kapasitesinin 5’te biri olarak kurgulanmalı, alaşımlandırmadan başlayarak bütün malzeme geliştirme ve üretim faaliyetleri gerçekleştirilmelidir. Malzemenin alaşımı yanında formu ve hangi standarda göre üretilmesi gerektiği de çok önemlidir. İstenen formu sağlayabilmek için ilave altyapılara ihtiyaç duyulabilir. Hammadde yerli üretileceği gibi dışardan ithal de edilebilir. Alüminyum geri dönüşebilen bir malzemedir fakat havacılık kalitesinde bir malzeme üretebilmek için birincil alüminyum kullanımı gerekir. Alüminyum üretiminde en büyük sıkıntı, rezervden ham madde üretiminde kullanılan enerjinin fazla olması ve doğal olarak da ülkemizdeki gibi enerjinin pahalı olduğu ülkelerde maliyeti artırmasıdır. Bu yüzden birçok gelişmiş ülke enerjinin ucuz olduğu ülkelerde saf alüminyumu almakta, esas katma değeri alaşımlandırarak ve haddeleyerek oluşturmaktadır. Bilindiği üzere ülkemizde alüminyumun ham maddesi olan boksit rezervleri bulunmaktadır. Güncel raporlarda, Seydişehir’de toplam 35 milyon ton civarında boksit olduğu belirtilmektedir. Tabii ki ülkemizde başka rezervlerin olması ihtimali de bulunmaktadır. Bu yönde arama çalışmalarına devam edilmelidir.
Saf alüminyum üretimi çok eski bir yöntem olup, teknolojisi çok iyi bilinmektedir. Burada bir sorun yoktur. Tek sorun ucuz enerji kullanmaktır. Enerji pahalıya mal olunca bu durum doğrudan üretim maliyetlerine olumsuz olarak yansımaktadır. Kritik olan bilgi, istenilen alaşımı üretmek, alaşımın havacılık standartlarına uygunluğunu göstermek ve sertifikalandırmaktır. Bu aşamada üniversite, araştırma merkezleri, tekno KOBİ’ler ve büyük üreticilerin birlikte takım ruhuyla çalışması gerekmektedir. Çünkü teknoloji detaylarda gizlidir. Detaylara hakim olabilmek de derinlik gerektirmektedir.
“Havacılıkta kullanılan metal malzemelerin yerlileştirilmesinde nasıl bir model kurgulanmalıdır?” sorusunun cevabı çok net verilmelidir. Uygulanacak model, devlet ve son kullanıcıların desteğiyle finanse edilmelidir. Bilindiği üzere herhangi bir özel şirketin kısa sürede ticari kar görmediği bir alana yatırım yapması oldukça zordur. Yapsa bile uzun Ar-Ge gerektiren bir projeyi öz kaynakla sürdürmek mümkün olmaz. Bu yüzden iki aşamalı plan yapılmalıdır. Ar-Ge konusunda 3 yıllık bir çalışma, ticarileşme konusunda da benzer şekilde 2-3 yıllık bir çalışmayla ürün ortaya çıkarılmalıdır. Daha uzun süreli plan yapılması, süreci uzatır ve motivasyonu yok edebilir. Kalitenin ön planda olduğu, başlangıçta ürün çeşitliliğinin az olduğu bir modelle işe başlanmalıdır. Adım adım en çok ihtiyaç duyulan alaşımlar yerlileştirilmelidir. Bu faaliyetler yeni araştırmaları ve yeni projeleri kendiliğinden tetikleyecektir. Çünkü her bir teknoloji yeni teknolojilere zemin hazırlar ve yeni kapılar açar. Doğal gelişim bu şekilde tamamlanır. Buradaki önemli nokta uzmanlaşmaya yeteri kadar önem verilmesidir. Ürünlerin istenilen kalitede üretilmesinde sıkıntı yaşanmaması için olmazsa olmaz unsur uzmanlıktır. Her bir alanda ciddi araştırmacıların yetiştirilmesi çok önemlidir. Araştırmacı altyapısı güçlü olmalı, her türlü bilgi ve belgeye hakim olunmalıdır. Azimle ve odaklanarak çalışıldığında yenilemeyecek güçlük, geliştirilemeyecek teknoloji ve malzeme yoktur, yeter ki isteyelim.
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.